Αναζήτηση αυτού του ιστολογίου

Δευτέρα 9 Φεβρουαρίου 2009

AZİZE İRİNİ XRİSOBALANDU - Αγία Ειρήνη

Azize İrini Bizans Kraliçesi Teodora döneminde yaşadı (842 İ.s). Azizenin Kapadokya’lı idi. Ailesi aristokrat sınıfına ait olmakla beraber azizenin kız kardeşi Kraliçenin kardeşi Varda ile evliydi. O dönemlerde edetler gereği evlilikler küçük yaşlarda gerçekleşmekte idi bu yüzden Kraliçenin oğlu 12 yaşına geldiğinde evlenmesi için kendisine bir eş bulunmasını istedi. Kraliçenin hizmetkarları o zaman krallığın bir çok yerine saraya kız getirmek için gittiler. Bunlardan bazıları kapadokyada azizeyi bularak genç krala götürdüler. Saraya doğru giderlerken yolda herşeyi daha önceden görebilen aziz İoannıko’ya rastladılar. Aziz genç İrini’ye şunları söyledi:
- İrini iyiki İstanbul’a gidiyorsun çünkü Hrisovalandu manastırının orada sana ihtiyacı var!
Böylece azize yoluna mutluluk içerisinde devam etti. Ayrıca azizin ona bildirdiği bu haber için Tanrı’ya sürekli şükrediyordu. Onlar saraya varana kadar genç kral evlenmişti bile. Böylece İrini Hrisovalandu manastırını ziyaret etti. Orada Rahibelik hayatından o kadar etkilendiki kendisini Tanrı’ya adamaya karar verdi. Hemen hizmetçilerini özgür bırakıp mirasını fakirlere dağıtti ve rahibe oldu. Bundan sonraki günlerini Tanrı’ya adadığından sürekli sevgi işleri yapıyor sade ve basit bir hayat yaşıyor ve Tanrı yolunda ilerliyordu. Kendisine ait olan tek eşyası gece gündüz giydiği yün cübbesi idi ve onu yılda yalnızca bir defa Paskalya bayramında değiştiriyordu. Sert bir şekilde oruç tutmayı çok seviyordu. Çoğu zaman günde biraz ekmek ve birazda su içiyor ve bazende biraz bitki yiyordu. Bütün zor işleri sevgi ile yapıyor bütün ayinlere mutlulukla gidiyordu. Boş vakti olduğu zaman kutsal kitapları okuyor ve bunun dışında boş zamanının bir çoğunu akşamdan sabaha kadar ellerini göğe yükselmiş bir şekilde tutarak dua ediyordu. Başrahibe ve diğer rahibeler azizenin bu manevi açıdan yükselişine çok seviniyor onun bu Tanri katına yükseliş ritmine hayran kalıyorlardı. Azize birgün odasında dua ederken şeytan birşeylerden rahatsız olmuşçasına azizenin karşısına çıktı ve ona şunları söyledi.
- Lanetli kadın dua etmeye bir son ver artık. Her dua ettiğinde ve Tanrı ile dua ettiğinde bana işkence çektiriyorsun.
Azize bu sözlere önem vermeyerek inanç içerisinde haçını yaptı ve o anda kötü ruh oradan kayboldu. O zamanlar manastırın başrahibesi çok ağır bir hastalığa yakalanarak kısa bir süre içerisinde vefat etti. Böylece rahibeler aziz Patrik Metodios’un yanına giderek kimin baştahibe olması gerektiğini sordular. Bunun üzerine kutsal aziz rahibelere şunları söyledi:
- Hepinizin rahibe İrini’yi başınız olarak seçmek istediğini biliyorum. Evet iyi düşündünüz. Tanrı bana onun özelliklerini gösterdi. Seçiminiz doğrudur.
Azize ilk önce böyle büyük ve sorumluluk isteyen bir görevi kabul etmek istemedi ancak rahibelerden gelen baskı ile görevi kabul ettikten sonra aziz Metodios onu manastıra başrahibe tayin etti. Azize İrini o zamandan sonra dua ile daha çok ilgilenmeye başladı. Manastırın annesi olarak her bir beden için ayrı ayrı sorumluluk duyuyordu ve bu yüzden bir çok gün bir sabahtan diğer sabaha kadar odasında kalıyor ve Tanrı’ya rahibelerin Onun yolundan ayrılmamaları ve günahlardan uzak durmaları için var gücüyle dua ediyordu. Odasında dua ettiği bir gece şeytanlar odasına gelerek azizeyi korkutmak ve onun duasını yarıda kesmek için çığlıklar atmaya başladılar. Ancak azize olanları umursamayarak Tanrı’ya dua etmeye ve Onunla konuşmaya devam etti. Şeytanlardan birtanesi bu olaya sinirlenerek kandilden bir mum yakarak azizenin üzerindeki cübbeyi ateşe verdi. Alev alan kumaş azizenin bedenini her ne kadar yaksada azize sakin bir şekilde duasına devam ediyordu. O sırada azizenin odasından dumanlar çıktığını gören bir rahibe hemen azizenin odasına gelerek cübbesine su dökerek yanan kumaşı söndürdü. Bunun üzerine azize rahibeye şunları söyledi:
- Beni neden üzdün kızım? Karşımda Tanrının beyazlara bürünmüş meleği başıma çelenk hazırlamakta idi. Onu başıma koyacağı sırada sen geldin ve o buradan uzaklaştı ve bu nedenle kutsanma şansını kaybettim.
Ateşin azizenin bedeninde yaratmış olduğu yaralar çok uzun bir sure muhteşem bir koku saçıyordu etrafa ve bu olaylardan dolayı rahibeler Tanrı’ya sürekli şükrediyorlardı. Uzun yıllar sonra Yüce Tanrı azizeye daha önceden olayları görebilme yeteneğini verdi. Bir çok inançlı kişi Tanrı’nın sevgili kuluna sırlarını açıklayıp dermen buluyordu. Azize gece olunca ise bütün insanlar adına dua etmek için bahçeye çıkıyordu. Bir gece rahibelerden bir tanesi bahçeye çıktığında hayretler içerisinde dua eden azizenin havada olduğunu gördü. O sırada bir mucize gerçekleşti. Bahçede bulunan iki tane çınar ağacı azize dua ederken saygıdan eğildiler. Bu olayları gören rahibe diğer rahibelerin inanmaması durumunu göz önüne alarak her iki ağacın ucuna mendil bağladı. Sabah olduğunda rahibeler mendilleri kimin o kadar yükseğe koymuş olabileceğini birbirlerine soruyorlardı. Böylece rahibe gördüklerini diğer rahibelere anlattı ve rahibeler hep bir ağızdan Tanrı’ya şükr ettiler. Azize mucizenin başkaları tarafından öğrenildiğini duyduğu zaman çok üzüldü çünkü onun insanların övgüsüne değil yalnızca Tanrı’nın övgüsüne ihtiyacı vardı.
Günlerden bir gün manastıra bir denizci gelerek azizeye şunları söyledi:
- Efendin ben Patmos adasından geliyorum. Yolculuğuma başlamadan kısa bir süre önce saygıdeğer yaşlı bir adam yanıma geler adının Yanni olduğunu söyleyerek bana cennetten getirdiği bu kutsallığı size getirmemi söyleyerek bana üç tane elma verdi.
Azize mutlu bir şekilde denizcinin elinden elmaları aldı. Elmaları gönderen kişinin Hz. İsa’nın öğrencisi Yuhanna olduğunu anlamıştı. Yuhanna Patmos adasında yaşamış ve orada Tekvini yazmıştır. Gözlerini dünyaya kapattığı tarih 105 yılıdır. Bu elmalar diğer elmalardan çok farklıydılar çünkü hem çok parlaktılar hemde muhteşem kokuyorlardı. Azize elmalardan bir tanesini ısırdığı anda bütün manastır muhteşem bir kokuya büründü. İkinci elmayı diğer rahibelerle paylaştı ancak üçüncü elmayı odasına koyarak orada onu muhafaza etti. Bir zamanlar bazı kötü insanlar krala giderek haksız yere bir kişinin krelın düşmanı olduğunu söylediler ve kralda adamı tutuklatarak gerçekleri öğrenmeden hapse attırdı. Bu adam şans eseri azizenin akrabası idi ve bu yüzden azizenin yardımını istemek için azizeye gittiler. Bunun üzerine azize gece dua ederek kralın rüyasına girdi ve ona Xrisovalandu manastırının başrahibesi olduğunu söyledikten sonra onu azarlayıp haksız yere hapse attırmış olduğu adamı serbest bırakmasını istedi. Kral korku içerisinde uyanarak hemen manastıra ressamlar göndererek azizenin resmini çizdirdi. Bunu yapmaktaki amacı rüyasında gördüğü kişinin gerçekten o olup olmadığına emin olmaktı. Ressamlar manastıra vardıkları zaman azize onları manastırda karşılayarak onlara krallarına gördüğü rüyanın gerçek olduğunu söylemelerini söyledi. Buna rağmen ressamlar bir fırsatını bularak azizenin resmini çizdiler. Ressamlar saraya döndükleri zaman bir türlü inanmak istemeyen krala resmi gösterdikleri anda resimden çıkan ışık onu kör etti. Kral çok korkarak hemen tutuklatmış olduğu adamı serbest bıraktı ve ardınıdan azizeye pişmanlık mektubu yollayarak kendisini tedavi etmesini istedi. Böylece azize bir kere daha dua etti ve yüce Tanrı kralı tedavi etti. Azize İrini hayatını Tanrı’ya adayarak yaşadı. Ve bu yüzden bir çok mucizeler gerçekleştirdi. Bir gün Tanrı’nın meleği azizeye görünerek gelen yılda onu beraberinde götüreceğini ve sonunun yaklaştığını azizeye bildirdi. O zamandan sonra hayatının son günü için hazırlanmaya başladı. Meleğin ona bildirmiş olduğu gün son kez Hz. İsa’nın bedeni ile kanını içti ve son elmayıda yedikten sonra bütün rahibeleri toplayarak hepsi ile teker teker vedalaştı. Hepsi ağlıyordu ve çok üzgündüler. Azize ölmeden önce rahibelere inanç ve sadelik içerisinde yaşamalarını tembih etti. Sade ve inançlı insanların Tanrı’dan bir çok özellik elde ettiklerinide onlara söyledi. Ardından yaslanarak mutluluk içerisinde dua etmeye başladı. Azize o zaman 103 yaşında idi. Canazesine bir çok insan katılmıştı azizenin. Mezarından günümüze kadar gelmiş olan muhteşem bir koku yayılmaktadır. Bu bizlere azizenin yaşamını hatırlatmaktadır. Azizenin ismini ağzına alan bir çok kişinin ise sorunları çözülüyor ve daha bir çok mucize oluyor azizenin mezarında. Azize İrini Xrisovalandu’nun yortusu kilisemiz tarafından her sene 28 Temmuzda kutlanmaktadır.

Δεν υπάρχουν σχόλια: